Monday, December 1, 2008

Aile Kurumu

Snow white">

Bugün biokimyasal olarak kötü bir günümde olmamdan dolayı anormal bir seviyede blog yazma ihtiyacım var... I have a bad temper ama blog bağlamında it works...
Bugün bir arkadaşımla yaptığım mailleşmeler sonucu yazdığım satırları derleyip toparlayarak bir blog haline getirme kararı aldım... Bazıları için 2. baskı olabilir sorry....
Niyetim Türk toplumunun temelini oluşturan ve kutsallığına dil uzatılması teklif dahi edilemeyen aile kurumu...
Son 30 küsür senede bir aile içinde bulunmuş ve çevremdeki aileleleri de objektif olarak gözlemlemiş biri olarak bulgularım şunlardır: (bu tarz aileleri olmayanlar lütfen "Bizim aile hiç böle değil Can çok kötü düşünüyorsun, sevgi diye birşey var" diyerek saçmalayıp durmasınlar.Bu tarz bir ailenizin olmaması devletin bütün varlığı ile korunan bu kurum ile aynı kefeye konduğunuz anlamınıza gelmez. Ben burada korunan kollanan kurumun özelliklerinden bahsediyorum)
Tabi aile kurumu ile başlamadan önce ailenin kick off kaynağı kadın ve erkekten bahsetmeliyiz.

Türk Erkeği: Türk erkeğinin en sevdiği lakap "delikanlı"lıktır. Delikanlı aslında özü itibari ile ergen ve bozuk hormonal dengesi yüzünden kendisinden her türlü gerzekalılık (aka delilik) ve agresiflik beklenen sevimli ham kişidir... Ama koca koca adamların "delikanlı ol!!" diyerek diğerlerinin aklı selime davet etmesi bir kavram kargaşasıdır.... Sonuç olarak delikanlılık bir kara delik gibi içine doldurabildiğiniz kadar dolduracağınız kavramlar sepetidir... Bu kavramlar kişiden kişiye yöreden yöreye değişir... Delikanlılığın evrensel kuralları olmak ile beraber bir kişi için delikanlılık diğeri için yavşaklık olabilir... Çok subjektif olmasına rağmen Türk erkeğinin etik çerçevesi delikanlılık kavramı ile sınırlıdır.... Türk erkeği "evin direğidir", (aka cüzdan adamı) Ondan sürekli çalışması beklenir... Kazandığı para paralelinde ve cinsel partner sayısı artar... Ama çocuklarının anası bir tanedir... Genelde onu bırakması delikanlılığa ve "namus"'a sığmaz (Namus kelimesi ayır bir başlığın konusudur ileride açacağım) Büyük kısmı muhasebecilik memurluk serbest çalışma gibi hiçbir tatmini olmayan sıkcı işler ile meşguldür. Mesleklerine yaklaşımları "5'ten aşama 6'yı aşma" seviyesindedir (Aynı yaklaşımı ortaokul lisedeki notlarında da görebiliriz. Üniversite sınavında 30 küsür matematik sorusundan 2 ortalama yapan güruhtan bahsediyoruz) Yaptıkları işi sevmedikleri gibi meslekleri icabı onlar ile muhatap olmak durumunda kalan insanları da hayatlarından bezdiririler. Ancak bu delikanlı grubu için futbol denince akan sular durur... Tuttukları takımın son 10 yıldaki 11'leri attıkları goller 3 büyüklerin maç tarihleri ezberlerindedir... Beyinlerindeki hafıza ile ilgili bölgeyi görebiliyor olsa idik yeşil sahayı andırır bir renk fona hakim olurdu... Hayatlarında hiçbir alanda gösteremedikleri analitik yeteneklerini Aragones'in yanlış yedek seçimini eleştirerek ya da şampiyolar liginde Kiev maçının hangi skorla alınrak UEFA'ya kalınacağı hesaplayarak harcarlar. Karşı cinsten'de delikanlı olmasını beklerler... Ancak kadınlar yapıları gereği delikanlı olamadıkları gibi delikanlıları da Ferhat vs. Şirin'deki gibi dağları deldirirler... Seks ve flört konsundaki cahillikleri yüzünden kadında bekarete çok önem verirler. İyi araba kullanmanın delikanlılık emaresi olduğu ve kadınları çok etkilediği gibi bir sanrıya sahiptirler... Çoğu çok kötü araba kullanır ama arabalarına çok düşkünlerdir... Çoğu araçlarına ilk metres muameleri yapar... Direksyon başında her zaman haklıdır. Diğer araç lölö yapar ise gerekirse araçdan inilir kavga edilir (Taksi ve minibüs hariç zira taksiciler bir olup bir güzel zopayı çeker) Çocukları sever ve zürriyetlerinin devamı olduğunu kabul ederler... Ancak çocuk bakma gibi bir kurumun kapısından geçmemişlerdir. Ananın görevidir o.... (Ben s....rim gerisine karşımam yaklaşımı) Doğum kontrolü kürtaj delikanlılığa ve namus'a sığmaz... Genetik olarak esmer 1.60-165 arası büyük göbek kısa ince bacak ve kel kafaya sahiptirler.... Kılları çıkmaya ilk başladığı günden itibaren traş etmezler... İnançlarına sıkı sıkıya bağlıdırlar ve Batı'nın teknolojisi yerine ahlaksızlığını aldığımız için memleketin haline üzülürler (O ahlaksızlık pastasından bir dilim alma fırsatı olsa 2 saniye delikanlı olamazlar ama o ayrı) Türk kızları gibi yoktur....

Türk Kadını: Türk kadını gibisi yoktur. En büyük artıları sıcak tencere yemeği yapabilme kabiliyetleridir... Bir kurfasülye yapar parmaklarınızı yersiniz. Kek börek ve tatlı konusunda da tek rakipleri THY'dir. Hijyen çok önemlidir. Hatta ütüyü bir hijyen aleti olarak görürler.. Genelde okumaz ve çalışmazlar. Onların görevi evde oturup çocukları vatana millete faydalı örf ve ananelere saygılı birer birey olark yetiştirmektir. Mutfak masraflarından arttırır altın günlerinde ise eve toplu para getirirler...Ev işlerinden sürekli şikayet edip çok yorulduklarını iddia etseler de yedikleri kek börek ve pastalar yüzünde obeslerdir. Koca ve çocuklarına katlandıkları için fedakar olduklarını düşünürler... Ancak sokakta başkalarına etmeyeceği küfürleri ve fiziksel şiddeti çocuklarından esirgemezler... Her türlü hurafe fal vs'ye inanır hatta mutfak masraflarından arttırdıklarını nefesi kuvvetli hocalara harcalar. Tıbba ve modern bilime inançları ortacağdaki ortalama bir insan seviyesindedir. Gazetelerin eklerini okur fotolara bakar hiç giymeyecekleri elbiseleri incelerler. Poltik olarak beyinin görüşünü benimser. Onun için iyi olan kendisi için de iyidir (Bkz. evin direği aka cüzdan adamı) Assolistleri beğenir düğün nişan ve benzeri okasyonlarda saçlarının onlar gibi yaptırır. Cinsel olarak taminsizdir ama beceriksiz kocaları yüzünden de zaten cinsellikten de soğumuştur.. Çocuklarını çok sever babalarından da daha çok ilgilidir... Ama "anneler bilir" gibi bir sanrıya sahiptir... Halbuki çocuklar atı alıp üsküdar'ı geçmiştir... Dış dünya ile olan bağlantısının çoğu TV aracılığı ile olduğu için genellikle aptallıkla karışık cahil saflığı vardır. Bu disinformation ile çocuklarını koruyacağını düşünür (Ör: Aman kızım gece çıkma içkine ilaç atarlar) Erkekler için futbol ne ise kadınlar için de dizi o dur... Dizinin kalitesi oyunculuk farketmeden karakterlere akraba muamelesi yapar. Onların başından geçenlere kah sevinir kah üzülür... Kocalarının onu aldattığını düşünür (ya da bilir) ama dönüp dolaşıp ona geleceği için ignore eder... Kırsal yöre de kuma olayını bile sindirmiştir.. (Netice itibari ile ev işlerini outsource edip daha da obesleşebilir. Cinselliği zaten siktiret...) Hatta sigorta parası için eşini boşayıp ölmek üzere olan kayımpederi ile evlenenler bile vardır. Finansal özgürlüğü yoktur olması namus'a sığmaz... En büyük dilekleri çocuklarının da kendisi gibi bir aile kurması ve kendisi kadar (hatta daha fazla) çocuk yapmasıdır... Bu açıdan bakıldığında oldukça mutlu oldukları sonucunu çıkarabiliriz...

Namus: Namus güzel türkçemizde olan ve yabancı dillere çevirilmesi olanaksız bir kelimedir. Zaten buradan batı toplumunun ahlaksızlığını çıkarabiliriz. Namus delikanlılıktan daha somut bir kavramdır. Genellikle cinsellik ile bağlantılıdır... Kaba hattı ile evlenmeden önce ne kadar cinsellikten uzak iseniz o kadar namuslusunuzdur. Sıkıcı cinsel hayat ve cinsellikle ilgili herşeye karşı çıkmak namus göstergesidir... Ayıp yorgan altında sözü muhtemelen namuslu birine aittir. Namus genellikle bireye ait değildir... Etrafındaki bütün namussuzluklar ile savaşmak gerekir. Örneğin apartman namusu denilen olgu buradan gelir.. Sizin çok sıkıcı bir cinsel hayatınız olabilir ama komşunuz cinsel olarak aktifse namus polisliği yapmak lazımdır. Yoksa elalem sizi de namussuz olarak görebilir... Yiyen var yiyemeyen var. "Kumar borcu namus borcu" ise çocuğunun rızkını altılıda kumar masasında harcayan kişilerin borçlarını gözlerini kırpmadan ödemelerini sağlayan mekanizmanın temel taşıdır.

Aile: Kadın erkek ve çocuklardan oluşan evliliğin kutsal bağı ile ve devlet memurları karşısında atılmış imza ile resmileşen bir kurumdur. Toplumu ayakta tutar. Sağlıklı aile sağlıklı toplum demektir (Sağlık konusunda ne demek istendiği tam da belli değildir. Namus ve delikanlılık ile ilgili birşey olması muhtemel. Yoksa fiziksel sağlık ile alakası yok. Ekmeğe sürülen salça ve margarin ile yetişen bir neslin fizksel sağlık ile alakası olduğunu düşünmüyoruz zaten) Erkeğin çalıştığı kadının yemek ve temizlik yapıp çocuk doğurduğu bir birlikteliktir. Genelde beraberken televizyon izlenir. Çocuklar her zaman çok zeki ama tembellerdir. Derslerine çalışsalar sınıf birincisi olurlar (Derslere çalışmadan sınıf birincisi olmak zeka alameti sayılır aslında ama...) Aileler çocuklarından büyüyünce kendilerini bakmalarını beklerler.... O sebepten ailelerin çocukları için favori mesleği doktorluktur (Çocuğum büyüsün de ressam olsun diye hayal kuran bir aile bulamazsınız) Kaynana kayınpeder genelde sevilmez fazla da görüşülmek istenmez. (Buradaki çelişki de hep göz ardı edilir) Çocukların biran evvel evlenmesi ve evden gitmesi beklenir. Ama hayırlı evlat her zaman anne babasını ziyaret eder. Bayramlar o sebepten çok önemlidir. Akrabalık ilişkisi de çok önemilidir.. Bir kişinin kimliği ilk önce "Kimlerdensin" ile başlar "Nerelisin" ile devam eder. Bu sorular sonunda ortak paydası olmayan kişiler ile dünyanın geri kalanı aynı kefededir. Çocukların yanında cinsellik konuşulmaz ergenlik yaşında bile seks bir tabudur... TV'de internette sokakta görülen her türlü cinsel imge "Anamız var bacımız var" ikilemesi ile savuşturulmaya ve göz ardı ettirilmeye çalışılır... Bu kadar yasak altında gençlerin cinselliği nasıl öğrendikleri ise büyük soru işaretidir... (Ya da başarısız cinsel hayatın nereden kaynaklandığını açıklar)
Aile ne kadar kalabalık ise o kadar iyidir... Sülale ne kadar büyük ise diğer sülalelere göre üstünlük kurma şansları artar... Başka sülale yamuk yapar ise ağızlarını burunlarını kıracak askerlerdir hepsi... Aile planlaması finansal constraint'ler bu context içinde anlamsızdır... Devlet her zaman bu kurumu korur yardım eder bütün ahmaklıklarını mazur görür (aka Devlet baba)
Erkek aldatır kadın affeder... Aile mutluluk verir... Aileler kendi çocukları dışındaki herkesin de aile olmasını bekler.(Bkz namus) Aileler aileler ile görüşür bekarlar ise "dünyaevi" ne (aka aile görüşmeye elverişli) bir an evvel sokulmaya çalışılır. Aileler toplandığında kadınlı erkekli fazla oturulamaz. Evlilik yılları arttıkça bu toplantılarda kadın ve erkeğin birbirne laf sokma yarışı izlenir. Ortam daha gerginleşmeden hemcinsler kendi aralarında toplanır. Kadınların genelde toplanma yeri "comfort zone" ları olan mutfaktır (Bkz Türk kadını ilk cümleler) Erkekler kendi aralrında futbol ve rusları, kadınlar ise beceriksiz asosyal (aka hımbıl) kocaları, yemek tarifleri ve (kendi aralarında itiraf ettikleri) gerizekalı çocuklarıdır. Çocuklar küçük ise sağlık sorunları ile paralel kaka ve sümük renkleri konusunda görüş alışverişi olur (mutfakta olmasında bir problem olmaz.Yemek masasında bölyle şeylerin konuşulması ayıp atfedilir) Genelde iki cins de gelir seviyeleri paralelinde kendisinden çok para kazanan tandıkları/tanımadıkları kişiler hakkında dedikodu yapar. Bu toplantılar dağıldığında her çift diğer çiftin hakkında karısına/kocasına negatif yorumlarda bulunur. Bu toplantılarda en az para kazanan erkek genelde en eziğidir... Karısı ise bu toplantılar sonucu ondan daha da bir soğur... Ezik erkek bu toplantılardan olabildiğince kaçar ama karısından yediği hımbıl damgası da bir yere kadardır. Daha çok para kazanan çiftler daha gururludur... Ama o yetmez bu paralar çocuklarının okuldaki başarısı ile perçinlenmedikçe birşey ifade etmez. O yüzden eğitim çok önemlidir... Çok para kazanan çiftin salak çocuğu utanç kaynağıdır. Daha az para kazanan çiftlerin çocuklarının okul başarısı en azından acılarını hafifletir. Hem fakir hem aptal çocukları olan aileler için ise battı balık yan gider.
Karısının çene şiddetine maruz kalan erkekler genelde soluğu ya işte ya da kıraathane'de alır... Kadınlar da ayakaltında kocaları olsun istemezler zaten. Kave erkeklerin namus ve delikanlılık teorilerini dinlediği ve yarattığı aynı zamanda maç izlediği bir safe heaven'dır. Evliliğin yıllanmasına paralel eve 2.TV alınır. Çifler birbirine aynı odada tahmmül edemez. Zaten biri futbol diğeri dizi izler... Genç aileleri berbaber birşey yapamadıklarından yakınır hatta zorla beraber TV'de dizi falan izlemeye çalışırlar... İleriki yıllarda bu nafile çaba sona erer...
Bütün bu olanların o kadar doğru ve o kadar iyi olduğunu düşünürler ki kendi çocukları için de aynısını isterler.... Evlendiklerinde ise kendi evlerinden daha iyisini tasi tarağı satıp onlara yaparlar. Genelde evlenmeden çocukların evden ayrılması hoş karşılanmaz. Ancak eğitim öğretim ve isitisnadır (Bkz doktor olmak için büyükşehire taşınan evlat) Genelde bu insanlar "bekar evi" denilen yerlere layıktır. Aile olmadıkları için normal bir ev konforuna ait hiçbirşey yoktur bu evlerde... Şehirlerdeki en izbe en uyduruk evler bekarlar için ayrılmıştır. Bekar olan çocuklar ise soğuk yemeğe mahkumdur. Annelerinden gelen sıcak tencere yemeği ile insan olduklarını hatırlarlar... Soğuk yemek çok sağlıksızdır uzun süre yenir ise ölüme sebep olabilir. Bekarlar bu evlerden ve soğuk yemeklerden bir an evvel kurtulmak için eş arayışı içindedir.
Netice itibari ile aileler ve aile bireyleri hayatlarından o kadar memnundur ki herkesin aile olmasını ve kendileri gibi yaşamasını isterler... Devlet bu kurumu destekler (Bkz vergi indirimi) ve her türlü namus bozucu (anamız var bacımız var) şer odaklarına karşı memurları ile savaş açar. Her gün işine gidip verigisini verip evde TV başında pinekleyen aile yapısının korunması devletin varlığını sağlar. Örf ananenin muhafazası (Bkz muhafazakarlık) bunun sayesinde gerçekleşir...

Hepinize ruh eşiniz ile kuracağınız mutlu bir yuva dilerim